Brion Gysin için yapılabilecek en kesin yorum, şiir ile müzik ortaklığının belirgin bir figürü olarak iki alana da kazandırdığı yenilikçi bakış açısıyla ilgilidir. Şiir okumalarını performatif bir düzeye taşımak konusunda ilk somut örneklere imza atan Gysin; 'sound poetry' adı verilen tamamen ritme ve tekrara dayalı kavramın geliştiricilerindendir. Ses düzenekleri hakkında yaptığı araştırmalar, dadacı ve sürreal biçim araştırmaları üzerinde işleyerek, Gysin'e arzu ettiği 'hipnotik' etkiyi sunmuştur. Gysin'in sabit bir amacı vardır: kelimelerin arkasından gelen ekoları belirgin kılmak.
Gysin'e göre, kelime 'şaire ait' değildir ve bu noktada, şairin yapması gereken, kelimenin kendine has şarkısına eşlik etmektir. Gysin'in kelimelere olan inancı, daha sonraları William S. Burroughs'la birlikte anılacak 'cut-up' tekniğini keşfetmesiyle doruk noktasına ulaşır. Burroughs'un en yakın arkadaşlarından biri olarak John Giorno'yla tanıştırılan Gysin, Giorno'nun yenilik heyecanını paylaşarak Paris Bienali'ne kadar uzayan seri kayıtlar gerçekleştirmeye başlar. Kayıtlar, 'cut-up' tekniğinin tekrara dayalı mantığını çeşitli dış sesler ile 'iyice yabancılaştırmayı' amaçlar ya da bazen bu yabancılaşma isteği, çıplak okumaların amatörlüğünde aranır; ama sonuç olarak yapılmak istenen, şairin aradan çekilmesiyle ve gerçek sesin keşfedilmesiyle alakalıdır.