İşe başladım bugün. Belki bilirsiniz, Bakırköy’de ‘Beyaz Adam’* var, beş katlı bir kitabevi, her katı ayrı dünya, ben birinci (kültür kitapları) katındayım. Gelirseniz eğer, Fırat nerededir diye sorun, tanışırız ne güzel. Beklerim.
Statik iş. Biri geliyor. Birileri ya da. ‘Şu, bu, birde o var mı?’, hemen bakıyorum bilgisayardan, varsa eğer, bilgisayardaki bilgilerden yerini buluyorum ve isteyene servis ediyorum. Çok acayip tipler geliyor, anlatacağım daha sonra, onları gözetlemek eğlenceli oluyor. Arada kitapları diziyorum. Yani, bundan ibaret görev kısmı. Ama çoğunlukla ayaktasın, hareket halindesin, yoruluyorsun. Statik görevin yorucu temposu…
Diğer çalışanlarda çok iyi insanlar, hoş sohbetler. Hele birileri var ki, bilgilerini sömürmek için, tez vakit samimi olmam lazım.
Diyelim ki, müşteri gelmiyor, o zaman, özgür olduğumdan, istediğim kitabı okuyabiliyorum. Düşünsenize, tüm kitaplar elimin altında. Çizgi romanlarda var, her ne kadar çoğunu okumuş olsam da karikatür toplamaları filan var. Mesela, bugün, akşama doğru, gelen giden azaldığından, Perihan Mağden’in son romanı ‘Biz Kimden Kaçıyorduk Anne?’ yi okumaya başladım. Baya da ilerledim, hemen bitirip başka kitaplara geçesim var.
Tedirgindim ‘Biz Kimden Kaçıyorduk Anne?’nin başlarında, acaba kitap kendini tekrar edecek mi diye. 45’li sayfalarda endişelerim yerini büyük tatminlere bıraktı. İlk kitabı ‘Haberci Çocuk Cinayetleri’ ile paralel anlatımı, kısa ve vurucu cümleleri, giderek artan temposuyla akıp gidiyor adeta. Bitirince deneme yazacağım hemen, muhtemelen 8’in üzerinde bir puan alacak.
Bu sıcakta, evde, zaman geçmez. Kliması var en azından çalıştığım yerin, serin. Dolu olunca koşturmaktan zaman geçiyor, boş olunca kitapların arasında kendini kaybediyorum. Gidip geliyorum. Akıp gitsin yaz, tatil. Sevmiyorum.
Ben yatacağım, uykum geldi, özel sektör yoruyor adamı. Yarın, yeni bir yazıda buluşuruz.*Merkez: Istanbul caddesi, no: 1, Bakırköy / Istanbul (ya da; Bakırköy çevresinde kime sorsanız sizi yönlendirir).
8 yorum:
sana başarılar diliyorum arkadaşım umarım herşey ekmeğini yiyeceğin gönlünce olur =)
eğer istanbulda olsaydım seni kesin rahatsız ederdim.. bi de ben param olsa sırf zevk için bi kitapçı açmak istiyorum..tüm çizgiromanlar.. değişik kitaplar benim.. dükkan senin misali... ama asla o kadar param olmayacağı için.. yani.. yine depreşti duygularım :) sevgilerle
Fırat,
Aferin ablacım! (kızıyorum normalde ablaya ama daha yeni uyandım. ayrıca her zaman, heryerde, herkese dediğim gibi ben kendime herşeyi diyebilirim ama başkasına dedirtmem... :) )
Senden yeni çıkan kitapların havadislerini alırız artık.
Perihan Mağden'in romanına ben d bugün trende başliciim. Fikir teatisi yaparız bilare.
Çalışan insan seni... Çok çalıştırırlarsa iş ve sosyal güvenllik hukukundan kıl payı yırtmış biri olaraktan engin bilgilermi paylaşırım. ay iki l olmuş güvenlik, silemem şimdi...
Ezgi the tembel hasbigillerden...
Aha, ne güzelmiş! Çok sevindim ben bu işe. Zira burada okuduğun ilginç kitaplardan filan da bahsedip duracağını biliyorum addım gibi. :)
Ben geçen yıl iki ay kadar Bakırköy'de kalmıştım. Bir mezarlık vardı kocaman, meydanın karşısında, oraya çok yakın bir evdi. Bu İstanbul Caddesi oraya yakın mı? Gelecek haftasonu İstanbul'a gideceğim gibi, ayarlayıp uğramaya çalışırım mutlaka.
yeni çıkan kitapları buradan takip edebilecegim için çok mutluyum emınım yıne harıka bir iş cıkaracaksın ...
Bsr Cbc
Deniz Ural Hanfendi;
Gel gel, İstanbul'a gelince Beyaz Adam'a gel. Bekliyorum. Gel ama haber eyle önceden, profilimdan msn adresimi filan al, sabah erken saatlerde gelirsen hele, tam süper olur. 9 30'da açılıyor dükkan. Öğle saatleri pek işlek oluyor, akşama doğru ve sabahları ise sakin ve sessiz.
Ferhat; Beraber açarız ComicShop, emi?
Ezgi; AAA, ne diyceğimi şaşırdım, abla ne zor kelimeymiş öyle.
Kitabçıda çalışmanın getirdiği tüm nimetlerden faydalanırsın artık, herşey elinin altında, çok güzel :) ben de gelmek isterdim ama orası çok uzak bana..
Ezgi: Subaşı'ndan mı yırttın yoksa? :D
Yorum Gönder