27 Ekim, 2007

The Drowners
2
Bir kültür bilinci oluşturmam da bana yardımcı olan Suede'in 'the Drowners' klibine çarpmamla, daha önce pek tanımadığım başka bir dilin, başka bir etkinin farkına vardım. Sunuluş biçimleriyle belirli bir estetik anlayışına hizmet eden, dışında kalanlara kendisini belli etmeyecek kadar da kişiselleşen bu güçlü çekimin bir yönü vardı ki, edebiyatta böylesi bir birleştiricilik sezememiştim, siyah ve beyazın ayrımı kadar keskin fark bu noktada ortaya çıktı. Mesela, aynı şarkıyla hayatı değişmiş insanların kaderleri de birbirine benziyordu. Kısacık şarkılar yıllarca sürecek uzun hazlara dönüşürken, kimilerinin büyük yaralar açması için milyonlara ihtiyacı yoktu...

Eğer Suede veya the Smiths ile, bir önceki yazıda bahsettiğim kararı almadan önce karşılaşsaydım, on üçümde çalsaydı 'the Drowners', eminim ki, içimde yükselecek tutku, müzisyenliğe dair olacaktı. Velhasıl, üzerini toprakla örttüğüm bu tutku, bir gün, bir zaman, bir yerde filizlenecek; şimdilerde o topraklarda Jean Genet, Oscar Wilde, Hanif Kureishi filan koşuştursa da...

Patrick Wolf - Penzance

1 yorum:

Adsız dedi ki...
Bu yorum yazar tarafından silindi.