Phonogram: Rue Britannia
Sevdiğim Britpop ekibi Elastica'nın kendi isimlerini taşıyan yıkılmaz debut'unun unutulmaz kapağını kullanarak ilk sayısı müjdelenmiş 'Phonogram'; zati dikkatle izlediğim yayınevi Image Comics bünyesinde 2006 yılı için tanıtıldığında oldukça ilgimi çekmişti. Britpop ile büyümeye devam eden ve bu konuyla ilgili her şeye açık kollarla koşan ben; çalımın çizgi roman ile gelmesiyle büyülenmiş ve haylice şaşırmıştım. Her sayısında klasik bir Britpop albümünü model alan kapaklarıyla altıya tamamlayacak miniserinin cilt formatıyla, tekmili birden bir grafik roman olarak elime düşmesini merakla bekler olmuştum. 'Phonogram: Rue Britannia' cildi bu yazın sonunda çıktı ya; orgazmik zaferler benim oldu.
Doksanlı yılların başında Amerikan hegomanyası Grunge akımından -iyi ki- tat alamayan, 80'li yılların indie sahnesinde the Smiths gibi isimlerin ardından sesi azalan İngiltere 20. yüzyıla son büyük çalımını Britpop ile atacaktı, attı. Bir en sevdiğim Suede, bir çok sevdiğim the Auteurs, birde sonradan fırlayan Blur üzerinden yükselen yeni eğilimler, haftalık müzik yayını manyak NME gazıyla müzik akımı olmaktan çıkıp İngiltere'yi kuşatacak kültürel bir harekete dönüştü. Bağımsız plak şirketi Nude Records'dan çıkan ilk Suede single'ı 'the Drowners', onları 'adanın en iyi yeni grubu' yapmakla kalmadı, bu kültürel hareketin de fitilini ateşledi. (Suede'in Britpop'daki yeri çok ayrıdır. Britpop'dan üstedir. Zaten sonrasında Blur/Oasis/Pulp kadar şişirilmez. Yalnız insanlara saklanır.)
Suede gibi ilhamını Glam'den alan the Auteurs, kolejli ve ukala gençlerden oluşan Blur, İngilizler'in en büyük yalanı Oasis, ufaktan ünlenen Pulp, Morrissey'in çok sevdiği Echobelly, Manic Strett Preachers ve nicelerinin varlığıyla gençliği hatırlayan İngiltere; neşeli günleri bu şarkılarda gördü. Herkesin temsil ettiği bir şey, söyleyecek sözü vardı. Nitelik gırlaydı. Öyle ki; bu isimlerden etkilenen 'ikinci dalga', Britpop'un altın yılı 1996 yılından itibaren gözlerini açtı. Birde derinlerde saklananlar, belki de asıl inci onlardaydı. Gene, Geneva, Orlando, Strangelove, Denim gibiler büyük çıkışlar yapamasa da büyük yaralar açtılar...
Fakat 90'lı yılların ruhu öldü. Coldplay, Arctic Monkeys gibilerine bu güzel tabir yakışmıyor. Britpop'un ruhu, Tanrıça Britannia'nın mezarını kontrol etmek ise David Kohl'un görevi. Ve David Kohl bir phonomancer. O'nun dünyasında pop müzik bir sihir ve phonomancer'lar bu sihiri anlayıp manipule edebilenler. Pek tabii, süper kahraman falan sanmayın Kohl'u. Kızlarla yatıp kalkan, müzik yeteneklerini tatlı diline saklayan bir piç. Sefasının acısı ise katmerli: Britpop ölü ve retro yükselmekte. Kula Shaker gibiler mezara bile saygı duymuyor. Eskilerin Manics hayranları, şimdilerde ruhunu kaybetmiş; radyoda ne çalarsa onu dinliyor. David Kohl'un işi kolay değil...
Düğüm düğüm ilerleyen öykü, binlerce kültürel referansla tatlanırken, küçük ayrıntılar/şarkılar/gruplar Britpop seven birilerini göğe yükseltebiliyor. Elastica örnekli kapağıyla ilk sayıda başına bela alan Kohl, ikinci sayıda Manics'in kayıp gitaristi Richey efsanesini hatırlatıyor, bir hızla Indıe Dave ile tanışıyoruz, o ki ısınmak için Lush plaklarını yakıyor. Indie Dave'in yardımıyla Kohl, makyajını çekipte sihri başlattığında, geçmişin hatıraları dördüncü kısıma kalıyor. İngiliz müziğinin değeri bilinmeyen, bilinmesini de istemeyen anarşisti Luke Haines'in (cildin önsözünü de Luke Haines yazıyor) konuk olduğu sayfalar ise zeki diyaloglarıyla Britpop'u mezarında ters döndürüyor...
Phonogram'ın yazar Kieron Gillen'ın mükemmel kaleminden yükseldiğini söyleyebilirm. Her sayıyı ucu açık bırakan, küçük fakat vurucu referanslar yakalayabilen Gillen, Britpop'a daha yakın bir isim. Sade fakat göz dolduran çizgileriyle Jamie McKelvie ise 2000'li yılların Indie ekiplerinin sıkı bir takipçisi. Aralarındaki kimya, cildi nostaljik bir çıkmazdan kurtarıyor, bugüne dair anlatılanlar geçmişle köprüde buluşuyor.
Her ne kadar Gillen'ı daha çok taktir etsem de, birbirlerini besledikleri röportajlarından anlaşılabiliyor. Mefta magazin 'Melody Maker' da yazmak isterlermiş, mesela. NME'de yükselenler Melody Maker'da gerçek değerini buluyordu bir zamanlar. Mesela, Suede'in debut albümünü ikinci sayıda kullanacaklarmış, homofobik tepkilerden korktukları için beşinci sayıya kadar saklamışlar, yani illa kullanmak istemişler. Thom Yorke'un ihtihar etmesini de istiyorlar; Nirvana'nın Kurt Cobain'i, Manics'in Richey'i ile aynı yere koyarak. Müziği her yere taşıyamayı dilediklerini söylerken Hanif Kureishi/Irvine Welsh gibi isimlerle aynı yere düşüyorlar. Aynı silahla fethediyorlar. Tek tüfek müzikle, panellerden kalpleri hedef alıyorlar.
Uzun lafın kısası, öpüp başıma koyduğum 'Phonogram: Rue Brittannia', nostaljiyi yeni şekillerde, panellerde yaşatıp ortak sihirle duygulara ve beğenilere hitap ediyor. Her grubun denediği gibi, bu muazzam grafik roman da, kimilerinin hayatını daha renkli kılmaktan başka bir amaç gütmüyor. İlk single'larından anlaşılıyor ki; bu bir hit! 10/10
Echobelly - I Can't Imagine the World Without Me
Not:Hızlı işgalleri giderek şiddet artırıyor, aynı ekip Phonogram'ın ikinci bölümünde de şaşırtacak gibi görünüyor.. İkinci 6'lık kısım; 'Singles Club' ismiyle 2000'li yılların elektronik alt yapılı, gece hayatına eşlik eden müziğini konu alacak ve ağırlık Metric, Ladytron gibi grupların hayranı McKelvie'de olacak. Kesin bir tarih veremeseler de, ''Phonogram: Rue Britannia David Kohl'un ve Britpop'un çizgi romanıydı'' diye ekleyerek aynı pilavı ısıtmayacaklarını müjdeliyorlar. Ben daha çok hatırlatırım bu cildi.
0 yorum:
Yorum Gönder