W.S.D.
* Film Ekimi programında yer alan ve biletleri ilk tükenen film olacak kadar ilgiye nail olan 2007 yapımı animasyon 'Persopolis', aynı adı taşıyan grafik romanın aynı tadı yakalamaya çalışan bir uyarlaması. Marjane Satrapi'nin yazıp çizdiği otobiyografik grafik roman, yazarın İran Devrimi sırasında, yani çocukluğu sırasında yaşadıklarını naif fakat çarpıcı bir şekilde anlatıyordu. Diğer çocuklardan farklı, 'öteki' Satrapi; savaşın ve iç karışıklıkların gölgesinde, Nikes, Punk gibi kavramların anlamını öğrenirken, hayalkırıklarını yüreğimize sapladı adeta. Oldukça naif bir büyüme öyküsü, böylesine mi çarpıcı? Kuşkusuz, aşık olmadan okumak mümkün değil-di. Umarım filmle gelen ilgi, grafik romanın dilimize çevrilmesini de sağlar.
*Murathan Mungan'ın yeni kitabı 'Yedi Kapılı Kırk Oda'yı aldım. Ben ki Murathan Mungan kitaplarını hemen tüketmem. Biraz bekletirim. Geniş zamanlıdır Mungan'ın dili, zamanı Mungan kurar ya, kendisi belirler. Yeni kitabı çok güzel, hissediyorum, şimdiye çekiyorum, çektiriyor.
*Bugün çürümüş, mahvolmuş dişimi çektirmeye gittim. Çocukken, amcamların lojmanlarında o kadar çok kola içtim ki, bu açgözlülük sonrasında da devam edince, çok sağlam ön dişlere nazaran arkada şaşılacak iki çürük oluştu. Hani, doktor dışında kimse görmez o çürükleri diye, korktuğumdan, beklettim. Kanalları filan açılmış. Beklemeye gelmezmiş. Gelmeyince, ben gittim. Bir adım ileri, iki geri, korka korka. Çok uğraştırdıysa da, çok acımadı. Kanal tedavisinden kurtuldum çektirerek her ne kadar şimdiden bir dişimden olduysam da. Biri daha çekilecek. Ben çekemiyorum ama böyle şeyleri. Hastanelerde büyüdüm, desem yeri. Korkusuz olucağıma, tiskinir oldum. Hastaneler, çocukluk arkadaşlarım gibi. Çocukluk arkadaşları, çocukluk demek. Bazen, çocukluğumu hatırlamak istemiyorum.
*Murathan Mungan'ın yeni kitabı 'Yedi Kapılı Kırk Oda'yı aldım. Ben ki Murathan Mungan kitaplarını hemen tüketmem. Biraz bekletirim. Geniş zamanlıdır Mungan'ın dili, zamanı Mungan kurar ya, kendisi belirler. Yeni kitabı çok güzel, hissediyorum, şimdiye çekiyorum, çektiriyor.
*Bugün çürümüş, mahvolmuş dişimi çektirmeye gittim. Çocukken, amcamların lojmanlarında o kadar çok kola içtim ki, bu açgözlülük sonrasında da devam edince, çok sağlam ön dişlere nazaran arkada şaşılacak iki çürük oluştu. Hani, doktor dışında kimse görmez o çürükleri diye, korktuğumdan, beklettim. Kanalları filan açılmış. Beklemeye gelmezmiş. Gelmeyince, ben gittim. Bir adım ileri, iki geri, korka korka. Çok uğraştırdıysa da, çok acımadı. Kanal tedavisinden kurtuldum çektirerek her ne kadar şimdiden bir dişimden olduysam da. Biri daha çekilecek. Ben çekemiyorum ama böyle şeyleri. Hastanelerde büyüdüm, desem yeri. Korkusuz olucağıma, tiskinir oldum. Hastaneler, çocukluk arkadaşlarım gibi. Çocukluk arkadaşları, çocukluk demek. Bazen, çocukluğumu hatırlamak istemiyorum.
1 yorum:
Persepolis, oldukça ilginç bir yapımdı. Filmi izlerken, diyalog, çizgi ve metnin çizgi roman olarak da elimde bulunmasını istedim. Türkçe'ye çevrilmezse bir şekilde İngilizce baskılarına ulaşmayı düşünüyorum.
Filmekimi'nde kaçıranların üzülmesine gerek yok, yakın zamanda vizyona girecek. Ben bir daha izleyeceğim.
Filmden aklımda kalan bir replik, Abba çizimini görünce aklıma geldi, sınıfta Abba dinlediğini söyleyen Marjane'a arkadaşı "yalnızca aptallar Abba dinler!" diyordu.
Bazen düşünüyorum da, iyi ki aptalmışız.
Yorum Gönder