20 Mart, 2008

Oturduğumuz ev, en üst katta ve apartman boşluğunu gören cephede. Apartman boşluğu, mutfak ile çocuk odası arasında yükselen geniş bir havalandırma. Üstü dört tahta üzerine oturtulmuş dikdörtgen bir plastikle kapatılan bu boşluğun ses toplayan tavanı ise, boşluğa açılan pencerenin yanındaki yatağımdan iki metre kadar yüksekte. Her gece plastiğin sarısını izleyerek uykuya dalmaya çalışıyorum; bazen işe yarasa da, sert havalarda çok ses çıkarıyor, tüm o ses boşluğa doluyor; en üst katta olduğumuzdan, önce benim odama, sonra da diğer odalara ve sırasıyla -azalan bir etkiyle- boşluğu gören komşuların odalarına taşıyor. Hele ki yağmur yağarsa, apartmanın üst katlarında roketler patlıyor.

Dün akşam da o kadar yağmur yağdı ki roketler sabaha kadar, sabaha doğru burnum kanadı. Plastiğe çarpan damlaların yarattığı ses rahatsız ediciydi, uyumaya çalıştım ama uyuyamadım, yağmur hızlandıkça gürültü artmaya başladı, yağmur rahatsız ediciyken baş ağrıtır oldu, plastiğe çarpan sanki ufak taşlardı. Gece 4'e kadar başağrısı devam etti, tam 4'te ise, önce biraz başım döndü, istifra edeceğimi zannederek tuvalete koştum, sonra da, tuvaletin beyaz mermerini kızıllaşınca farkettim, avuç içini dolduracak kadar kan burnumdan üzerime akmış. Lavaboyu temizledim, burnuma pamuk tıkadım, üstümü değiştirdim; rahatlamıştım, rahatça uzandım, alarm çalana kadar da güzelce dinlendim. Kendi kanımı görmeyeli uzun zaman olmuştu; 4'e kadar uğursuz bir geceydi ama 4'ten sonra bazı şeyleri kaybettim. İyi ki.

2 yorum:

Goddess Artemis dedi ki...

Geçmiş olsun ama burun kanamasından korkmayın! Böyle durumlarda, baş ağrısı ile gelen kanama iyidir. Beynin kanamasındansa (Tanrı esirgesin!) burun kanaması yeğdir.

Adsız dedi ki...

arada iyidir bunlar.hayatta biraz aksiyona ihtiyaç var..