22 Haziran, 2008

Zaman İlişkisini Bozan Üretimler, 22 Haziran 08, Birgün

not: Aşağıdaki metin, bugün Birgün'de kısaltılarak basılmış söyleşinin tam halidir.

mentalKLİNİK sanat galerisi/tasarım şirketi arasında nerede konumlandırıyor kendini?

Yasemin Baydar: Bir kabuk olarak nitelendiriyoruz çünkü içini sürekli dolduruyor, boşaltıyor ve değiştiriyoruz. Zaman zaman birilerini davet ediyoruz, beraber çalışıyoruz, zaman zaman sadece biz üretiyoruz. Bu yüzden de mekan diyemeyiz, galeri diyemeyiz, kişi diyemeyiz ama ikimizden doğan üçüncü bir hal olarak tanımlamak daha doğru.

Sergilediğiniz ürünlerin tümünün satılabilir olması, onları, tasarımlara özgü fonksiyonel forma yaklaştırmıyor mu?


Y.B: Her koşulda, bir sanat eseri, immateryal (madde olmayan) bile olsa, satılabilir. Hem, satmadığımız çalışmalarımızda oldu. Mesela, Kopya'da, savaş karşıtı ve kadına uygulanan şiddete dair Ethem Özgüven sosyal filmlerini ücretsiz dağıttık. Yine, mekanın içerisinde kopyalacabileceğiniz bir magazin fikri vardı. Duvara kağıdı koyup tarayarak bütün magazini alabiliyordunuz.

Tüketim unsurlarını baz alarak ürettiğiniz çalışmalarınızın ulaşılabilir bir potansiyel taşıması metalaşma tehlikesini beraberinde getirmiyor mu?

Y.B: Bugün mentalKLİNİK'ten bir eser seçtiğinizde, ertesi gün size teslim edebiliyoruz. Galerilerde olduğu gibi, serginin bitimini beklemeniz gerekmiyor çünkü mentalKLİNİK biten bir sergi değil, belli bir süre içerisinde sürekli yenilenen bir sergi. Satıldıkça yeni işler geliyor ve buradaki satış ilişkisi, serginin hareketliliğini sağlayabiliyor. Bir de, bu detaylardan önce, nasıl bir form ürettiğimiz önemli. Uyku'nun kendine ait bir formu ve kendine ait bir davranış biçimi vardı, Oyun'da, Kopya'da , İkili Meşguliyetler'de farklı davranış biçimleri ürettik. Aynı şekilde, şu an sergilenmekte olan Etiketbulutu'nda da yeni arayışlarla hareket ediyoruz. Bizim için kabuk olan, önemli olan, uyguladığımız formdur. Diğerleri, bu formun içerisindedir ve detaydır.

Etiketbulutu çalışmasını, denediğiniz farklı formları vurgulamak için de kurguladığınız söylenebilir mi?


Y.B: İnternetle ilişki kurduğumuzda artık her şeyin bir etiket üzerinden ilerlediğini, etiketlenmeyen hiçbir şeyin var olmadığını görüyoruz. Ancak etiketlendiğinde ve bu sayede daha çok bakıldığında, varoluş süreci de başlamış oluyor. Biz de etiketlerin yoğunlaştığı bütün bu dünya karşısında çokluk fikri üzerine duruyoruz. Dışarından gelen ve dışarıda çoğalmış etiketler yerine kendi etiketlerimizi kendimiz nasıl yanyana örebiliriz ve çoğaltabiliriz, diye düşünüyoruz.

Daha önceki çalışmalarınızda kolektif üretimlere de yer verirken, Etkiketbulutu yalnızca sizin çalışmalarınızı içeriyor.

Y.B: Bizim çalışmalarımızı, yeni bir form bulma arayışımızı ve kendi sanat anlayışımızı kapsıyor Etiketbulutu. Çizgi, ışık, yüzey, ses gibi sanatın çok primitif öğeleriyle kotardık Etiketbulutu'nu.

21. yüzyıl koleksiyonuzu başlattığınız, geçen seneki mentalKLİNİK sergisini oluşturan İkili Meşguliyetler çalışması, izleyicilerle birebir gerçekleştirilebilen çoğul bir çalışmaydı.

Y.B: İkili Meşguliyetler çalışmasında sinema ışığına sahip kurgu bir mekan hazırlandı ve mekanın ön tarafına sekizgen bir masa koyduk. Masanın üzerindeki kutularda dört farklı sertlikte yüzeyler ve malzemeler vardı. Sergiye gelen kişileri katılımcı olmaya, donör olmaya davet ettik. Gelenler masanın etrafına geçip bizim seçtiğimiz malzemelerle kendi seçtikleri sertlikteki yüzeylere müdahale ettiler. Bazıları daha yetenekli olmak üzere çalıştı, bazıları ise gerçekten yüzeyi hırpalamak için uğraştı. Bizim istediğimiz bir hırpalamaydı ve bir iz bırakmalarıydı. Kaybolmaya yüz tutmuş dokunma ilişkisini kaydetmeyi istiyorduk.

Çalışmalarına dair temel olgu zaman olmalı. 2007 yılında Luxembourg'da sergilenmiş Frozen45'' ile yine aynı yıl Madagaskar'da sergilenmiş Give Joel a Gift You Will Be Gifted, farklı anlamlar taşısa da, zaman olgusuna yaslanıyordu.

Y.B: Zaman ve de mekan ayrı formlarda denediğimiz çalışmalarımızı kendi içerisinde bir bütünlüğe ulaştırıyor. Madagaskar'da yaptığımız Give Joel a Gift You Will Be Gifted, doğumgünü kutlama ve armağan verme ilişkisi üzerineydi. Otuz metrekare bir alanı kendi mekanımız haline getirdik, o mekanın içerisine paketleme malzemeleri toparladık ve gelen kişilerden Joel'e bir armağan bırakmalarını istedik ama armağını bir paylaşım esasına, yani, sen de fazla olanı vermek, böylelikle yücelmek, Joel'e bir hazine bırakmak fikrine dayandırdık. Mekanı ve verilecek armağanı ise serbest bıraktık.

Birol Demir: Sergi sonunda izleyici/katılımcı mekanı oldukça değiştirmiş. Hediye olarak bıraktığımız tavandan sarkıttılmış topları söküp tekrar boyamışlar. Hediyeleri açıp tekrar paketlemişler ve bizim bıraktığımız mekanı tüm olanakları ile kullanmışlar.

Y.B: Biz materyal ile materyalsiz olma hali aralığında çalışıyoruz zaten. Frozen45'' ile de müzenin koruyucu etkisini kullanmış, katılımcıların yüzlerinde kullandığımız etkisi kırkbeş dakika süren dondurucu spreyin havaya karıştığını, bu soyut kalıbın müzeye hapsedildiğini göstermeye çalışmıştık. Müzenin mumyalama işlevini, soyut olarak, müzenin mekanına bıraktık.

Tekrar Etiketbulutu serginize dönecek olursak, bu sergide izleyici nasıl konumlanıyor?

Y.B: Bugün neyle yaşıyorsak, onunla mücadele etme biçimleri kuruyoruz ve kendi dayanak noktalarımızı daha sağlam yaşamaya devam ediyoruz. Üretme sebebimiz bu. Zamanla oynayan, zamanı kaydıran, zamanı yansıtan, zamanı kıran, zaman ilişkisini bozan işler yapmayı seviyoruz. Ayrıca, bakma ilişkisini güçlendirmek ve yoğunlaştırmak istiyoruz. Zaten Etiketbulutu'nun metninde de, izleyiciye iş düştüğünü bile bile, diyoruz çünkü izleyicinin yoğunlaşmasını bekliyoruz. Bugün geçerken bakan bir izleyici kitlesi var ama biz biraz daha dikkatli izleyiciler istiyoruz. Sergiyi sürekli olarak yenileyerek izleyicinin takip etmesini de sağlamaya çalışıyoruz, bir kere gelmesi yetmiyor. Biz çok talepkarız bu konuda, bunu söyleyebiliriz. İzleyici gerçekleştirir veya gerçekleştirmez. Ürettiğimiz kadar talep ediyoruz.

1 yorum:

Adsız dedi ki...

90lı yıllar'ın ortalarında hur fm'de programlar yapan ve sunan sevimli genç bayan. tanışma şansına sahip olmuştum kendisiyle, ist. ünv. reklamcılık böl. mezunu hatırladığım kadarıyla. pop, rock, blues türü şarkılar çalardı daha çok, `seksenli yıllar müziklerini de iyi bilirdi.

mucizeler yaratan bir hanimefendi

hayır o seksi,etikleyici süper bi hatun . bir bayana topuklu ayakkabı bu kadar mı yakışır? aynı zamanda moda ikonu gibi kendisi