28 Temmuz, 2009

Kara Parçaları 5 / 28 Temmuz Salı / BirGün

k Satar

Elif Şafak’ın son romanı Aşk’ı çevreleyen donanımlar, ilk yorumlama da romana ait öğeler gibi görünse de, zamanla anlaşılıyor ki, Aşk, aslında pek çok farklı amaçla şekillenen ve bu değişkenliği güncel taleplerle canlı tutan bir yapıya sahip. Satış rakamlarıyla kasıtlı bir disiplininin gölgesinde büyüdüğünü belli eden kitap, her ne kadar ekonomik anlamını tam olarak karşılayamasa da, edebiyatın piyasa dinamiklerini beslediği söylenebilir. Fakat böylesi bir yararın dönüşüklü bir fayda olarak algılanması, pek doğru olmaz. Öncelikle, bir kitabın belirli bir satış stratejisiyle birlikte düşünülmesi, zamanın gerekliliklerini yansıtmakla birlikte, kitabı sınırlandıran bir kapalılığı da beraberinde getirebilir. Örneğin, kitap içerisinde anlatılan Mevlana ve Şemsi ilişkisinin muhafazakârlar tarafından kurgulandığı şekliyle sunulması, bir uzlaşma hevesi olarak düşünülebilir. Kabul etmemiz gerekir ki, Elif Şafak’ın bir zamanlar sahip olduğu duyarlılık, cesur ve yenilikçiydi. Şimdiyse, ‘Bu köşenin sevgili ruhdaş okurlarının beni anlayacağını umuyorum. Her birine baki selam, dostluk ve muhabbetle... şükranla...’ gibi temenni dolu bir dille gazete köşeleri değiştiren Şafak’ı kapsayan kumaş, deriyi incelten cinsten. Gazete yazılarında sürekli vurgulanan ‘olmama’ hali, kimi noktalarıyla birey gelişimi için şart gibi dursa da, Elif Şafak için bir zamanlar olanı yıkıp yeniden kurmayı temsil ediyor. Güçlü savsözlerin önünü kesen ani değişimler, yazarın ideolojik yansımalarından veya kullandığı kalemin niteliğinden de öteye, maddi boyuta kadar sıçrayabiliyor. PR adını verdiğimiz paket servis, belirli kuralları da beraberinde getiriyor ve verili bir şablonu tekrarlatıyor. Özgür iradeyle algılandığı zaman faydalı olabilecek bu tercih, yanlış kararlarla saklandığı alanlardan uzaklaşmak zorunda kalabiliyor.

Aşk romanına yüklenen görsel kodlar bile, bir süre sonra, kendi ağında hapsoluyor. Kitabın yakaladığı satış başarısında önemli bir ayrıntı olarak düşünülmesi gereken ve kitaba verilen başlıkla bütünleşen pembe rengin toplumsal bellekte yaratacağı etki, önceden tahmin edilebilse de, kitabı metalaştırma noktasında yeni bir adıma kolaylık sağladığı için, tetikleyici bir öğe olarak sahiplenilebiliyor. Pembe rengin zorunlu çağrışımları, kitap adına farklı bir ifade fırsatı sağladığı gibi, reddedilme noktasında her türlü eleştiriyi püskürtecek deneyimlerden geçiyor. Erkek okurların feminen bir renk olarak görüp okumak istemediği için alternatif bir kapakla, bu sefer kül rengi bir kapakla sürülen kitap, piyasa talepleri doğrultusunda kolay alımlanabilecek pembe rengin yeterli başarıya ulaşmasıyla, bir başka kitlenin tatmini için yeniden tasarlanıyor. Bu geçiş, kitabın samimiyetini zedelerken, satış politikalarının ötesinde bir problematiği yansıtıyor. Erkek/kadın arasındaki analitik ayrımın koşullayıcılarından biri olarak çıplak bedenimizi saran maddenin niteliği, yaşattığı kimlik krizini bu sefer bir kitap kapağı üzerinden örnekliyor. Çeşitli kalıpların varlığı, cinsel kimlikler arası geçişi imkânsız kılacak bir zorlamayla yönlendirilirken, okuyacağımız kitabın bile bir çeşit gruplaştırmaya tabii tutulması, heteroseksüel zihniyetin yararına bir çentik daha katıyor. Elif Şafak ve onunla birlikte böylesi bir karara varan insanların toplumsal hiyerarşinin en acımasız kanallarından biri olan cinsiyet ayrımcılığına dair bir yarar içerisinde bulunmak istediklerini söylemiyorum. Yalnızca, bu büyük seksist tavrın analizinde karşımıza çıkacak nedenlerin köklerine bakıldığında, mevcut düzenin güncel değerleriyle uyuşum derdi taşıyan bir kalemin gerçeklik sınavına tutulması gerektiğini düşünüyorum. Toplumsal cinsiyet kodları, söz konusu toplumun gündelik alışkanlıklarıyla birebir ilgilidir. Erkek çocukların mavi, kız çocuklarım pembe giymeye zorlandığı ülkemizde pembe kapaklı bir kitabın ‘en hızlı satan’ roman sıfatını kazanması bir anlam ifade edebilirdi. Fakat belirli bir temayla, aşkın insanı küle çevirdiği temasıyla sürülen yeni kapağın eklediği önceden kurgulanmış anlam, her türlü hoşgörü fırsatını geri teptirecek kadar katı ve soğuk. Cinsiyet tanımlarını sınırlandıran ve sabitleyen Aşk’ın yazarı Elif Şafak, hakikat aynalarında geçmişe ait cesaretiyle karşılaşırsa, Aşk’a mor bir kapak hazırlamak isteyecektir.

http://www.birgun.net/culture_index.php?news_code=1248733610&year=2009&month=07&day=28

0 yorum: