08 Eylül, 2009

Kara Parçaları 10 / 8 Eylül Salı / BirGün

Yeni Çizgi Roman Politikaları

Ülkemizde çizgi romanın bir ‘altın çağ’ yaşadığına dair net bir cevap vermek pek mümkün değil. Frankafon ve fumetti gibi Avrupa stillerinin sağladığı ilk tanışmadan sonra, seksenli yıllarla birlikte, Alfa Yayıncılık sayesinde gelişen Amerikan çizgi romanı, yani ‘comics’ ile belli bir ayrıma giden çoğu okuyucu, eski alışkanlıklarını uzun süre önce terk etti. Yeni neslin gösterdiği ilgi de, bilgisayar oyunları ve teknolojinin karşısında defalarca zedelendi. Yanlış yayın stratejileri, ekonomik olanaklar ve benzeri piyasa şartlarına rağmen bir sanat olarak çizgi romanın baş döndürücü devamlılığına katılmak isteyenler ise -militarist bir tavırla- gerekirse kendi yayınevlerini kuracak kadar heveslilerdi. Bu hevesin en son örneğini İzmir’de bir çizgi roman dükkanı olan Baykuş’un ardı ardına iki önemli çizgi romanı yayınlamasıyla görmüştük. Alan Moore’un karanlık ve nihilist Joker öyküsü ‘Batman: Öldüren Şaka’ ve Brian K. Vaugnan’ın savaş karşıtı fablı ‘Bağdat’ın Aslanları’, Baykuş Kitap’ın Türkiye okuru için sağladığı çok önemli bir pratikti. Kitap formatında piyasaya sürülen eserler, çizgi roman adına yeni bir yayıncılık politikasını örnekliyordu.

Kolay okuma sınırında
Bu yazıda çizgi romanı bir sanat dalı olarak yüceltmeyeceğim çünkü artık buna gerek duymayacak kadar çok çizgi roman okuyorum. Beni ilgilendiren, çizgi romanın kitleler tarafından görmezden gelindiği Türkiye piyasasında bu ilgisizliğin geçirdiği ani dönüşüm.Gerçekten de, herhangi bir kitapçıya gidip çok satanlar listesine baktığınızda, listenin çizgi romanlar tarafından işgal edildiğini görebilirsiniz. Sırf daha fazla çizgi roman okuyabilmek için İngilizce eğitimimi birkaç kat hızlandırmış biri olarak böylesi bir yükselişe müthiş bir sevinçle karşılık vermem gerekirdi. Fakat ne yazık ki listede yer alan çizgi romanların niteliği biraz düşündürücü. Baykuş Kitap’ın sunduğu esaslı eserler yerine, popüler kültüre yaslanan ve kolay tüketilebilirlik kodları taşıyan örneklere karşı karşıyayız ve aslında bu biraz da sözünü ettiğim yeni yayıncılık politikasının yaşadığı hızlı kırılma –ya da çeşitli faydalarla tekrar yapılanma. Öncelikle bu çok satan çizgi romanların hepsi, dünya klasiklerinden uyarlama, yani orijinal bir yaratıcılık içermiyor. Bu yaratıcılık sınırı, bir süre sonra yalnızca özet niteliği taşıyacak anlatımlara yer vermek zorunda kalıyor. Bütüne ait çıkarımların kısa sürede sağlanabilmesine yarayan kolaycı fayda, okuma zevkinin bile önüne geçerek, ‘uyarlama’ dediğimiz hatırlama sürecine eklemleniyor ve böylelikle ilginin ömrü, sağladığı faydanın doyumunun ardından kolaylıkla -bir başka uyarlamaya kadar- sonlanıyor.

NTV Yayınları’nın Sevin Okyay çevirisiyle yayınladığı William Shakespeare uyarlaması ‘Hamlet’ ile başlayan ivme, kısa sürede büyük bir taleple karşılaşınca, yeni örneklerle desteklendi. Yine NTV Yayınları’ndan çıkan Franz Kafka uyarlaması ‘Dava’, Kutlukhan Kutlu tarafından çevrilirken, yoğun tanıtım ağıyla ‘Hamlet’in başarısını sürdürdü. Bir başka yayınevi, Everest ise en önemli beş Shakespeare öyküsünün Japon çizgi roman sanatı manga formunda revize edildiği ciltlerle aniden beliren ilgiyi beslemeye çalışıyor. Görünürlük açısından önemli bir fayda sağlayan bu çizgi romanlar, kolay algılanabilirlik sınırında bambaşka amaçlara hizmet ediyor. Olumlu bir bakış açısıyla, geleceğe dönük bir fayda olarak yorumlanması gereken bu çizgi romanlar, tersine çevrildiğinde, güncel hafızaya ait başka kanalları dolduruyor. Mesela, ‘Manga Shakespeare’ serisinin sağladığı kolay okuma, ebeveynlerin çocukları için arzuladığı pratiği zorlanmadan karşılıyor. Nispeten salt bir çizgi roman değerine daha yakın duran ‘Dava’ ise, Kafka’nın evrenselleşmiş kimi kavramlarını iyice yumuşatarak yeni bir paketle tekrar sunuyor. Bu eserler satış rakamlarıyla çizgi romana ait alanı genişletse de, çizgi romanın esas örnekleriyle taşıdıkları farklar, okuyucuyu bir başka çembere hapsediyor. NTV Yayıncılık’ın ya da Everest’in bir sonraki adım olarak ‘Enigma’ ya da ‘The Invisibles’ gibi derin örneklere geçmeyeceğine dair his ise, ilginin dönüşümünde çizgi romana düşen payın yine olması gerekenden çok daha aşağıya çekileceğini kanıtlıyor.

http://birgun.net/culture_index.php?news_code=1252402416&day=08&month=09&year=2009

0 yorum: