Yürüyen merdivenin üzerindeyim. Hiçbir çaba sarfetmeden yükseliyorum, hareket bile etmiyorum. Yürüyen merdiven metal bir tepenin zirvesinde sonlanıp kendini başa sarıyor. Son basamak da içe yitmeden yürüyen merdivenden sıçrayarak iniyorum. Vardığım yeri uzun süre seyrediyor, tanımlamaya çalışıyorum. Metal bir tepe değil burası; yükseklerde saklı, aliminyum kaplama düz bir ova sadece. Kurumuş batakların griye döndüğü yol üzerinde yürümeye başlıyorum. Gökyüzünde jetler beliriyor, jetleri farketmemle birlikte, yanımda demir madenleri patlıyor. Bu patlamaların yarattığı beyaz ışık dinince Kara'yı görüyorum. Benle beraber yürümeye başlıyor solgun yolu. Bastığımız yer küfleniyor, paslanıyor. Kara, konuşmaya çalışınca gökyüzünde jetler hırçınlaşıyor. Artık göğün rengi de bir değişik; süzgün bir kızıllık hakim oluyor çevremize. Demir patlamaların beyaz hiddeti bu kızıllığı lekeliyor. Patlamaların ışığında, gökyüzünün kapatıcılığında, jet, bomba ve yıldız sesleri arasında dümdüz ilerliyoruz. Kimi yollar ne denli uzayacağını ilk adımda belli ediyor.
The Radio Dept. - Memory Loss
Geneva - The God of Sleep
0 yorum:
Yorum Gönder