17 Eylül, 2007

Velvet Goldmine
70'li yılların başlarında, İngiltere sokakları simlerle parlayıp platform topuklu çizmelerle ezildiğinde, ezgiyi değiştiren, müzikle ruhlara yön veren isimler; Glam Rock'ın tüm şatafatı altında hassas dünyaları aydınlatıyorlardı.Her dönem kahramam doğururdu; o vakitlerde atlatılması gereken engel cinsellikti/cinsel ayrımcılıktı, kahramanlar engelleri yıkmak için vardı. O vakitlerde; gözü kalemli, pantolonu dar insanların önünde yürüyenler, sahneden seslendi; David Bowie, Roxy Music, Marc Bolan ve niceleri, müziğe renk kattıkları gibi, sosyal alanda özgürleşme adına da önemli adımlar attılar.

Glam Rock'ın mirasını Suede gibi hakiki gruplar yaşatadursun; beyaz perdeye aktarma işinde görevi devralan isim Todd Haynes'ın nev-i şahsına münhasır, 1998 yapımı filmi 'Velvet Goldmine'; böylesi tehlikeli ve canlı bir dönemi yansıtmaya çalışıyor. İsmini bir David Bowie şarkısından alması bile, kaliteliyi muhakkak kılıyor.

Ne mutlu ki; görkemli bir açılış, iki saatlik filmin çabasını olumlu yöne itiyor. Oscar Wilde'ın doğumu, fantastik süslerle kutlanırken, glam'in kökü tanıtılıyor. Oscar Wilde; öğretmeninin sorusuna, pop star olmak istediğini söyleyerek cevap veriyor!

Oscar Wilde'a dair şık anların ardından, asıl konu başlıyor. Birbiri ardına dizilmiş flashback'ler; bize bir gazetecinin ve geçmişte hayranlık duyduğu glam yıldızının öyküsünü anlatıyor. 10 yıl önce sahte bir suikastle sahne personasını öldüren Brian Slade (Jonathan Rhys Meyers); bu yalanının sonucunda kariyerini kaybediyor, ortadan kayboluyor ya, şimdi ne yaptığını araştırmak gazeteci Arthur'a (Christian Bale) düşüyor ki kendisi de 70'li yıllarda glam'i hayranlıkla takip etmiş biri...

David Bowie'nin hayatıyla keşisen Brian Slade ise; ufak hayallerle başladığı müzik tutkusunu, büyük prodüktörlerin gazıyla alevlendiriyor. Yanıyor ülkesi İngiltere. Yüksek topukları ve abartılı makyajı ile sokakları boyuyor adeta rimelle, şarkılarını terk edilmişlere, ezilenlere söylüyor. Her ne kadar, plak şirketine olan büyük bağlılığı (!), gerçekliğini zedelese de, düş yaratıp düşünün peşinde koşuyor.

Film; Oscar Wilde'ın mirasını taşıyan Jack Fairy'nin varlığı, peşisıra çalan Roxy Music, T. Rex şarkıları, Slade'in neşe veren yükseliş, gazeteci çocuğun geçmişine dair üzücü ayrıntılarla zirvesine ulaşıyor.

Ne var ki; aynı parlaklık ikinci bölümde görülemiyor. Brian Slade'in aç yıllarında kıskanarak izlediği Curt Wild (Ewan McGregor), konuya ihtiraslı bir şekilde dahil olduğunda, bazı noktalarda çökmeler başlıyor...

Zaten dağınık ve geniş açılı bir konuyu işleyen yönetmen; Iggy Pop ile Lou Reed karışımı Curt Wild'ın, Brian Slade ile yaşadığı aşkı cinselliğe vurmasıyla büyünün etkisini kırıyor. Hızla akan sahneler, görsellik açısından tam puanı kapsa da, kurgudan eksik not alıyor. Dağınık duran flashback'ler ise, hafif pembeleşen filmin izlenebilirliğini azaltıyor.

Bu olumsuzluklara rağmen, mekan tasarımı ve kostümler 70'li yılları kıskandıracak kadar iyi, izleyeni kendine çekiyor. Özenle parlayan dekorlar, estetiği yüceltirken, sanata bir cevap da, güçlü diyaloglarla geliyor. Oscar Wilde, Jean Genet gibi isimlerden alıntılarla konuşan Jack Fairy; en güzel sözleri söylemese de, edebiyata göz kırpıyor. Kanımca özet niteliğini taşıyan kelimeler ise, Brian Slade'in karısı Mandy'nin 80'li yılları eleştiren, filmin merkezine yakın duran sözlerinde; ''Bugün, sokaklarda savaşır gibiler. 1972'de ise daha çok dansa benziyordu yaptıkları.''

Biyografi niteliği taşımasa da, geçmişle paslaşan 'Velvet Goldmine'; Glam dönemi sanatçılarına dair pekte doğru bilgiler vermiyor. Vermesi gerekmez. Fakat referans almayı düşünenler olabilir. Şöyle ki; David Bowie, Iggy Pop, Lou Reed, Jobriath ve diğer sanatçılar karıştırılıp, zaten parıldayan sıfatları cinsel imalarla cilananıp birer karektere yediriliyor. Biz yemeyelim.

Eklemek gerekirse: Müzikal imajına da sahip; güzel şarkılar akıyor. Roxy Music, T.Rex, Gary Glitter gibi eski isimlerin yanında; Brian Molko ve ekibi, Teenage Fanclup elemanlarına vokal yapan Elastica gitaristi Donna Matthews ve Dex Dexter isimli grubuyla bir zamanlar Romo akımına tutunmaya çalışan fakat adı bile kalmayan (sonradan bir süre Placebo ile çalışacak) Xavior Roide filmde rol kaparken; Thom Yorke, Bernard Butler gibi isimlerin kurduğu özel ekipler ise ünlü şarkıları yeniden yorumluyorlar. Tüm bu nostalji, filmin başarılı soundtrack'inde bulunabilir. Müzik demişken, 70'li yılların ilhamıyla mirası sürdüren gruplardan, 80'li yılların New Romantic'lerinden, biraz da olsa, bahsedilebilirdi.

Sonuç olarak; unutulmaz girişi, ilk yarısının kusursuzluğu, ışık tuttuğu dönemi çok iyi yansıtan mekanları, zeki diyalogları, müzikleri ve karakterleriyle 'Velvet Goldmine'; hedefi bir kaç santimle fakat akılda kalıcı hatalarla, kaçırıyor.
7/10

David Bowie - Velvet Goldmine
David Bowie - Oh! You Pretty Things
Roxy Music - Ladytron
Roxy Music - Re-Make/Re-Model

Not: David Bowie, filmi beğenmeyerek şarkılarını paylaşmamıştır. Bahsi geçmeyen oyunculuk, bahsi geçmeyecek kadar iyidir. Sinema yazmayı pek beceremiyorum, kesik kesik oluyorlar, evet.

0 yorum: