23 Kasım, 2008

Pop Mitosunun Yeni Hikayesi / 23 Kasım Pazar / BirGün


http://www.birgun.net/sunday_index.php?news_code=1227402351&year=2008&month=11&day=23


Anaakım üzerinde gelişen alternatif müziğin iki temel problemi var; yaratıcılık ve dağıtım. Söz konusu olumsuzluklar, mevcut yapılanmanın da temelini işaret ediyor. Her ne kadar büyük plak şirketlerinin ötesinde varlığını sürdürebilen çeşitli oluşumlardan konuşabilsek bile, modern dünyanın talep dengeleriyle birlikte düşünüldüğünde, kimi genel normların etkisinden kaçmak imkânsız. Hepimiz ortak zaferlerin peşini sürerken, elimizde kalan yenilgiler yine ortak yaşanıyor. Özellikle müzik bloglarının yararlandığı hızlı dolaşım imkânları yüzünden, dengelerin yetenek ya da tesadüf gibi durumlardan çok, seçmece usulüyle belirlenmesine sebep olurken, spontan fakat yenileyici değişimlerin önü de kendiliğinden tıkanıyor. Kör bir verimlilik halinde ilerleyen müzik, taşıdığı estetik değerin en önemli göstergesi sayılabilecek orijinalliği yavaş yavaş kaybediyor.


‘Oracular Spectacular’ isimli albümleriyle müzik bloglarından Bilboard listelerinin zirvesine yükselen MGMT, çağdaşlarının aksine, pop mitosunun farklı hikâyelerinden birini yazıyor. Popülerlikleriyle sentetik isimlerin saklandıkları alanlardan fırlamış gibi dursalar da, onları en tepeye taşıyan yürüyen merdivenler diyemeyiz, onlar yangın merdivenlerinden sızıyorlar. New York kökenli Andrew VanWyngarden ve Ben Goldwasser’dan oluşan ikili, anaakımın isteklerini karşılayabilen bir müzik kotarsalar bile, kendilerine ait bir kumaşı dilediklerince kesip biçtiklerini söyleyebiliriz. Zaten grubun önemi, bu cesur tavır altında incelendikçe bir anlam kazanıyor. Hit single’ları ‘Time To Pretend’ın sözlerinde geçtiği gibi, kararları ve vizyonları var ve ne yaptıklarından gayet eminler.


Birbirlerine sevdikleri müzikleri dinleten iki arkadaşın temellendirdikleri MGMT, 2002 yılının sonlarında grup formuna ulaştıklarında, sabitledikleri fikirlerin başını ünlü olmak çekmiyordu. Yine de, geleceğe dair güzelliklerin belli olduğu ilk EP’leri ‘We (Don’t) Care’ sayesinde, indie müziğe yönelik yüksek bir motivasyonla işe koyulduklarını söyleyebiliriz. ‘Oracular Spectacular’ içerisinde de yer alan ‘Kids’ şarkılarının ilk versiyonu, grubu tanımlamak için ilk fırsatı da sağlamış oldu. Bağımsız ilhamların eşiğinde, David Bowie’nin glam mirasından, Gary Numan’ın var ettiği elektronik popun heyecanından beslenen müzikleri; kıvrak melodilerin peşisıra yoğunlaşan dizilimler koşulunda serbest bırakılmasıyla umut veriyordu. 2005 yılına gelindiğindeyse, MGMT ilk majör başarılarını elde etmişti bile. Önce Of Montreal ile birlikte turneye çıkmaya başladılar; ardından da, Flaming Lips prodüktörü Dave Fridmann arayıcılığıyla Columbia Records ile kontrat imzaladılar. Bu sürecin ürünü ‘Time To Pretend’ ise grubun dinleyici alanını genişletip onlara büyük bir rahatlık kazandıracak blog dikkatini kazandırdı. MGMT, popüler müziğin kodlarını elinde bulunduran alanları ele geçirmeyle kimliğini kaybetmek yerine, alt metinlerini kuvvetlendirerek yola devam ediyordu. Tüm birikimlerinin yöneleceği nokta ise ‘Oracular Spectacular’ sayesinde netliğe kavuşacaktı.


‘Oracular Spectacular’ için sıkıcı sözler kullanmak hiç uygun olmaz. Müziğin imkânlarından serbestçe yararlanan bir albümden bahsediyoruz. Dadacıların yarattığı çılgın etkinin peşindeyiz hatta ve en doğrusu. Genciz, genciz, genciz. Albümün açılışı yapan ‘Time To Pretend’, gençlik hayallerine dair bir manifesto zaten; nihilizme kayan bir boş vermişlik duygusunun altını çiziyor. “Bu bizim kararımız, hızlı yaşa ve genç öl” diyor şarkı, ardından da can sıkıntısından bahsediyor. Zamanın ruhunda saklı kıyameti açığa çıkarmakla uğraştıklarını anlatıyorlar. Peşi sıra gelen ‘Weekend Wars’ hayal kırıklığı üzerine sonik melodilerle yaklaşan bir şarkı. Liriklere dönersek, ironi taşıyan cümlelerin kakofoni birlikteliğinden geçtiğini düşünmeliyiz. ‘Mistik saçmalıklar’ gibi tamlamaları anlayabilmek için ya geniş bir yorum gücüne, ya da Google gibi arama motorlarından çıkacak sonuçlara ihtiyaç var. Böylesi bir kapalılık, liste başı gruplar için pek uygun bir tercih değil. Zaten MGMT’nin eğlencesi de burada başlıyor; ilkbaharda kar yağmasını beklemek gibi realiteye ters istekler dile geliyor.


Melodiler de liriksel bütünlüğün yoğunlaşmasına yardımcı olacak nitelikte. Revize edilmiş bir glam dikkati, elektronik dizilimlere yükleniyor. ‘Electric Feel’ Bee Gees’in Prince’e mesafesine yakın düşen pop heyecanını elektronik müziğin yeni olanaklarıyla buluşturuyor. Indie pop ya da space-pop olarak tanımlanabilecek MGMT, ‘Pieces of What’ gibi şarkılarda daha farklı deneyimlere girişiyor. Pitchfork’un yerinde tabiriyle, Suede’in Dog Man Star klasiğinden çıkmış gibi duran akustik gitarlar, MGMT’ı 90lı yılların müziğine yakınlaştırıyor. Albümü kapatan ‘Future Reflections’ ise onların nereye ait olduğunu gösteriyor: Kendinlerinin dahi bilmediği bir yer.


‘Oracular Spectacular’ gibi çok katmanlı bir albümün ardından farklı arayışlara girişmesi muhtemel ikilinin önünde yaratıcı sancılarla beslenen bir gelecek gözüküyor. Tecrübeyle sabit, olgunlaşma denilen değişimin sonuçları her zaman olumlu olamayabiliyor. MGMT’ın tavrını yitireceğini söylemek istemiyorum; fakat dediğim gibi, genciz, genciz, genciz.


Fırat DEMİR

0 yorum: