06 Ekim, 2009

Kara Parçaları 11 / 6 Ekim Salı / BirGün

Ters Eldivenler

Murathan Mungan’a dair okumalarımın uzun süre şiirleriyle sınırlı kalması ya da daha doğrusu bu şiirleri didiklemek konusundaki sabit ısrarım, diğer yazınsal türlere ait örneklerle geç çarpışmama neden olacak kadar yoğundu. ‘Metal’ ve ‘Mırıldandıklarım’ gibi vahşi Mungan şiirlerini içeren kimi kitaplar, yeni bir estetik algı içerisinde parıldarken, aynı kitapların tam bir şiirsel doyum sağlayamaması, didiklemek dediğim tavrı destekleyecek çelişkileri beraberinde getiriyordu. İçe dönük bir yorumla, diğer Mungan şiirlerine göre daha zor hissedebildiğim kitaplar bile, beni belirli bir noktaya, şiirin kendisine çiviliyordu. Alışkanlıklarını kolay kolay terk edemeyen biriyken, önüme birikmiş onca şiire karşı vermek zorunda kaldığım hesap, bir ritüele dönüşecek kadar sık tekrarlanıyordu. Mungan’ın dili, şimdi bu yargıyı daha net söyleyebiliyorum, hiçbir zaman için uygun bir formül sunamamıştı bana, fakat mevcut yapısı üzerinden kendime yönelttiğim sorgular, yazmak istediğim şiiri konumlandırmama yardımcı olacak ilk büyük pratiği sağlıyordu.

Ne kadar doğru bir tavır bilmiyorum ama, ben Murathan Mungan’ı sadece bir şair olarak içselleştirmenin yollarını arıyorum. Eski bir inadı sürdürmek ister gibi, Mungan’ı tamamlayan diğer onca kitabı da şiir perspektifinde algılamaya çalışıyorum. Yeniden yapılandırabildiğin bir bütünlük sağlayan bu düz bakış, belirgin bir sistemi destekliyor. Demek istediğim, her ne kadar Mungan’dan uzaklaşmasam da, aradaki mesafeyi belirleyen mekanizma, önce şiirlere, ardından da benim o şiirleri anlamlandırırken yardım aldığım araçlara bağlı kalarak, çizili sınırlar üzerinde hareket ediyor. ‘Punk Lady ile Ümmisübyan’ ya da ‘Hey Joe!’, genel bir kolaylık sağlamasa da, benim için ‘Kırk Oda’nın kapısını teker teker açıyor.Mungan’ın son öykülerini kapsayan ‘Eldivenler, hikayeler’in görünürlüğünü yine bir şiirden yansıyanlarla birlikte seçebilmem, nasıl bir Mungan okuyucusu olduğumu kendime hatırlattı. ‘Bazı Yazlar Uzaktan Geçer’i bitirdiğimde, Mungan’ı çevreleyen yeni ve sakin dili Mungan’a göre fazla ‘tonal’ bulmuş ve ansızın beliren garip bir endişeyle mücadele etmek ister gibi, ‘Metal’e doğru hızla koşmaya başlamıştım. Samimiyet ile durulaşan bir Mungan için hazırlanmamıştım ya da elimde biriktirdiklerimden henüz sıkılmamıştım. Ayrıca, bu yeni poetik arayış, benim anlamak istemeyeceğim kadar uzak bir hisle, gençliğin bitimiyle birlikte şekilleniyordu. ‘Eldivenler, hikayeler’de, böylesi bir hissin anlatımını sunmasa da, ‘Bazı Yazlar Uzaktan Geçer’in belli ettiği durgun akışı kendi içerisinde sürdürüyor. İngiliz asıllı yazar Hanif Kureishi’nin gündeliğe yönelirken kullandığı kısa diyaloglar ve sıradan anlar, Mungan dilinde daha derinlikli okunsa da, zorunlu bir karşılaşmaya gidildiğinde, ‘Eldivenler, hikayeler’ daha ıssız bir alanı sahipleniyor. Bu ıssızlığı olumlu anlamda kullanmayı bilerek öz bir forma kavuşan kitap, içerik olarak Mungan’la bütünleşmiş kavramların arasında dolaşıyor. Dil olanaklarını zorlamayan, özenli bir şaşırma amacı taşımayan, önceden planlanmış kimi kalıplar içerisine sıkışmayan kitap; en büyük önemini ise gürültü yapmamasıyla kazanıyor. Mungan gibi önemli bir ismin kendine uyguladığı iradeye tanık olmak, kitabı gerçeklik sınavından tam ve uygun bir sonuçla çıkarıyor. Yalnızca böylesi bir uyuşum ile bir kitabı yüceltemeyeceğimizi bilerek, biz de beklentilerimizden sıyrılıyoruz ve bir arınma oyunu oynuyoruz. Açıkçası, hala ‘İkinci Hayvan’ın tamamlanmasını bekleyen ben, bu oyuna dahil olmadan da Mungan’ı takip edebileceğime inanıyorum. En azından uzunca bir süre daha eldivenleri tersinden giymek konusunda ısrarcıyım.

http://birgun.net/culture_index.php?news_code=1254823126&year=2009&month=10&day=06