Jean Genet’i ilk okuduğumda, hissettiğim gerilime dair tek bildiğim, Genet’in -gerekirse kendisini de bir karakter gibi konumlayarak- insanları nasıl bir trajedinin içerisine soktuğuyla ilgiliydi. Genet, insana ait tüm duyguların körleştiği noktadan yazıyordu. Belki 'yazının sıfır derecesi' olamayacak kadar spiraldi fakat kesinlikle duygunun sıfır derecesi'ni temsil ediyordu.
Sartre'ın 'Saint Genet' isimli 600 sayfalık incelemesinden sonra roman yazmayı bırakan Genet, romandan tiyatroya geçiş dönemi içerisinde kaleme aldığı Les bonnes / Hizmetçiler ile, kendi tiyatrosunun temelini kurar. Gerçi temel dediğim, bir tür değişkenlik devinimi demektir. Örneğin Hizmetçiler, sosyal sınıf farkını ele alırken; vurgulamaya çalıştığı mesajı, karakterlere yarattığı ortak yenilgi üzerinde sürekli çevirir, çevirir; kılıcın keskin ucu sürekli döner, döner. Aslında hepimiz arzularımızın hizmetindeyizdir; aslında arzularımız bizi çöplükten çıkarır; aslında bu ikisi arasında yıpranıp eskiyoruzdur.
Müge Gürman'ın 'Hizmetçiler' yorumu, Genet'e ait karşıtlıkların çok iyi bir çözümünü sunuyor. Jazz Cafe'de sahnelenen oyun, mekanın samimiyetini kullanarak seyirciye daha etkili bir deneyim yaşatıyor. Deneyim diyorum, çünkü Genet'in harika diyalogları sizi şamar oğlanına çeviriyor, hele ki sahneden en fazla 15-20 adım uzaklaşabiliyorsanız. Genet, şiirin dışında şiir yazabilen ender isimlerden. (Diğerleri için iki örnek: Woolf / the Waves ve Milligan / Enigma) Gürman'ın bu şiiri daha yüksek bir tondan okumasının belirgin sebepleri var. Öncelikle, metne oldukça sadık kalınmış. Ki Genet oyunları için, metnin ne kadar önemli olduğu, oyunu dışarıdan izleyen biri tarafından bile kolayca anlaşılabilir. Genet, kurduğu yapı içerisinde her şeyi yerli yerine oturtmayı sevdiğinden, yapılacak en ufak bir değişiklik, tüm bu yapının bozulmasına neden olabilir. Gürman'ın oyuna kazandırdığı bir diğer ivmeyse, Hanım rolünü bir erkeğe, Alper Saldıran'a vermesi. Hanım'ı canlandıran Saldıran, Genet'in 'uzaklaştırma' duygusuna hizmet ederken; yine Genet'in çok sevdiği 'transseksüel ima'yı da yerine getirmiş oluyor. Fakat oyuncular içerisinde en çok Sanem Öğe'nin performansını beğendiğimi söylemeliyim. Genet karakterlerinin gizil deliliğini mimikleri ve ses tonuyla birebir yansıtabiliyor Öğe. Ha bir de, Müge Gürman'la Jean Genet üzerine tartışmak çok ama çok eğlenceli. Mekan tamam, yönetmen yorumu kusursuz, oyuncular başarılı. Hanım'ım, daha başka ne arzularsınız?
0 yorum:
Yorum Gönder