60'lı yılların Amerikan Alternatif Sanat Sahnesi'nde ipleri elinde tutan adam olarak bilinen Andy Warhol; geçmişe döndüğümüzde sürekli karşımıza çıkan aykırı kimliği ve eserleriyle yetkinliğini hala yitirmedi. 'Pop Art', sanatın tıkandığı dönemlere hızır gibi yetişmişti; basit nesneler, Warhol'un çarpıcı eklemeleriyle şaşırtıcı simgelere dönüşüyordu ve böylece herhangi bir konserve kutusu, kalıcı bir eser formuna giriyordu ve bu kalıcılık O'nun yıldızları/arkadaşları içinde geçerliydi. Hep beraber ikamet ettikleri stüdyo 'Factory', sıradan algılarımızı ve değerlerimizi ters yüz ederek, merakı artıran önemli bir çekirdekti.
'Factory'den çıkan en ünlü şey, kuşkusuz, Edie Sedgwick idi. Zengin bir aileden gelen bu güzel kız, hayallerini saf güzelliğiyle kuşatmıştı. Ne yazık, trajedi, Warhol ve çevresindekilerin rölüydü. Edie Sedgwick, 28 yaşında, unutulmuş bir yıldız olarak, sefalet içinde, öldü.
Böylesine sarsıcı ve etkileyici bir hikayeyi anlatan 'Factory Girl', odak noktası olarak Edie Sedgwick'in inişli çıkışlı yaşamını almış. Bir belgesel tadında duran fakat kurgudan ibaret olan filmin yayıldığı alanlar, bahsettiği hayatlar karmaşık olunca, fazla umutlanmak saçma oluyor. Edie'nin, New York'a taşınmasıyla açılan film, Andy Warhol'un varlığıyla bir anda hızlanıyor. Şöhret Edie ve Warhol'u tavladığında, karşımıza çıkan genç folkçu, yani Bob Dylan, tüm karakterleri sorguluyor ve esas kızı kazanıyor. Andy Warhol'un kırılgan yapısı, kaotik bir aşkla sahiplendiği Edie'i kaybetme fikriyle dinçleşiyor; gidip Dylan'ı dövmüyor fakat Edie'i de aramıyor! Yıldızın sonu yaklaşıyor...
Bir başlıyor, bir bitiyor; film fazla hızlı ilerliyor. Pek tabi, çoğu şey havada kalıyor; Factory'nin sapkınlık yuvası, Andy Warhol'un kıskanç biri olarak gösterilmesi mesela. Mesela, Velvet Underground'ın Nico ile Warhol'un karşısına çıkması, halbuki, Velvet Underground'a ektir Nico, Warhol'dan ötürü.
Fakat muhteşem oyuncular sayesinde film takip edilebiliyor. Edie Sedgwick rolündeki Sierra Miller, gelecekte çok daha büyük işlere imza atacağını, gelecek zaman zaferlerini şimdiden belli ediyor. Guy Pearce ise sinema tarihindeki en iyi Andy Warhol, kuşkusuz. Üzülebiliriz, ileride daha sağlam bir Factory/Andy Warhol/ Edie Sedgwick/vs. filmi çekilse, en uygun bu iki isim, elenmiş olacak.
Açıkcası, Nico'nun kısa süreli Factory serüveninden ve de diğer ufak sebeplerden dolayı, dikkatimi/ilgimi çeken Factory ya da o çevreden birilerinin hayatını konu eden her film için yüksek tuttuğum beklentilerim, üzerime yıkıldı. Kötü olan 'Factory Girl' değildi, biraz yüzeyden de gitse, fena değildi, eksileri olsa da, artıları ile biraz olsun denge sağlayabiliyordu. Kötü olan, benim yüksek beğenilerimden başka birşey değil, sanırım.
6/10
0 yorum:
Yorum Gönder